Paneller


1.PANEL: YEŞİL MUTABAKAT İŞ DÜNYASINDAN ÇEVREYE YEŞİL IŞIK

Moderatörlüğünü Refleks Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Uluğtürkan’nın yaptığı YEŞİL MUTABAKAT İŞ DÜNYASINDAN ÇEVREYE YEŞİL IŞIK isimli panelin konuşmacıları Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton, Oğuz Holding CEO’su Enes Örer, Aqua Florya Yönetim Kurulu Üyesi Dilek Çapanoğlu ve Bee’O Propolis Genel Müdürü Dr.Aslı Elif Tanuğur Samancı oldu.

Leyla Alaton:
Yeşil mutabakat konu başlığı ile kalmaması gereken ciddi çalışılması gerekn bir başlık, ben uzak durayım derseniz hiçbir işe giremezsiniz. Ama değerleriniz, prensipleriniz ve şirket misyonunuz uyuyorsa hiçbir sorun sizi yıldıramaz. Nitekim biz bu şekilde yola çıktık. Belki takip etmişsinizdir, termal seracılık ile işe başladık ama işi tohumculuk ve mikrogranül gübreye kadar götürüyoruz.
Yeşil Mütabakat sözleri adeta check-up a gitmeye benziyor. Bir parametreler çerçevesinde kalmak durumundayız ve bu çok sıhhatli bir şey. Dolayısıyla tüketici için son derece gerekli ve önemli ama sanayiciyi de çok güzel yönlendiren ve bence disipline eden bir çalışma olduğu taraftarıyım. Geldiğim nesil gibi ben de antisavurganım. Şu anki gençlerimize değer bilmemek, savurganlık gibi problemler var. Sürekli yeni neslin bilinçli olduğundan bahsediyoruz madem bu kadar bilinçliler; 15 liralık malı gidip de farklı mecralardan ayaklarına getirmesinler. Onun Karbon salınımı, bunun harcadığı enerji bence gereksiz masraf ve gözüme batıyor, ayağa getirilen ürünün minimum 500-1000 lira arasında olması gerekiyor. Sıkılıp sosyal medyada 5 liralık ürünü alıp ayağına getiriyor, ben böyle bir savurganlık görmedim. Ucuza aldığımız ürünlerin bedelini biz ödemesek de gelecek nesiller ödemek durumunda kalacak.

Dr.Aslı Elif Tanuğur Samancı:
Biz kurulduğumuz günden beri daha Yeşil Mütabakat yokken biz zaten öyle kurduk sistemi ve öyle çalışıyoruz. Biz firmamızı sürdürülebilir ve sözleşmeli arıcılık modeli ile kurduk. Çünkü biliyoruz ki arı yok olursa dünya yok olacak. Biz tesis olarak organik sertifikalıyız, arıcılarımızı da bir sertifikalıyoruz. Çünkü onların öyle bir mali gücü yok. Dolayısıyla her sattığımız üründen elde edilen geliri de zaten 10 yıldır kumbara gibi biriktiriyoruz ve sürdürülebilir arıcılık fonunu oluşturduk. Bu fon sayesinde her yıl arıcılarımıza yeni bir kovan alıp sözleşmeli arıcılarımıza tekrar prim olarak geri ödüyoruz. Ekstra bir bonus bu. Bu şekilde hem arı hem kovan sayısı artıyor. Böylelikle sürdürülebilir hem üretim ve tedarik modeli hem de dünya için sürdürülebilir bir model çünkü arı sayısını arttırıyoruz. Bu modelle de çok sayıda ödül aldık. Tesisimiz sıfır atıklı ve propolisin atığı olan bal mumunu bakım ürünlerinde son derece faydalı olmasından dolayı kullanabiliyoruz hatta hayvan yemi olarak da kullanılabiliyor. Atmıyoruz, değerlendiriyoruz. Doğaya zarar vermeyen, doğayı koruyan ve karbon emisyonu sıfır olan bir tesisiz. Doğaya faydalı bir tesisiz. Sadece yaptığımız yazılı hale getirip sertifikalandıracağız,bizim için kolay iş. Umarım bütün dünya bu konuda farkındalığa sahip olup bu modele geçebilir. Özellikle tüketici ve üreticinin ileriyi düşünerek hareket etmeli. Bence bu konuda bir Yeşil Mütabakat'ta tüketici ile doğa arasında lazım.

Dilek Çapanoğlu:
Özellikle BM'nin sürdürülebilirlik kalkınma amaçları içerisinde sahiplendiğimiz suda yaşam, küresel eylem, temiz su, çevre koruma faaliyetleri gibi başlıklarımız var. İstanbul Akvaryum Kompleksi olarak 2021-2023 yılları arasında 778 ton atığı geri dönüştürerek 76 ton sera gazının atmosfere salınımını önlemiş olduk. Bununla birlikte yaklaşık 6 bin ağacın kesilmesini önledik, dolayısıyla karbon ayak izinin azaltılmasına yönelik plastik atığın azaltılmasına yönelik hem iç paydaşlarımızla hem de dış paydaşlarımızla kampanyalar yürütüyoruz.
Tüm tesislerimizde sıfır atık projesine devam edeceğimizi, plastik atıkla mücadele etmeye devam edeceğimizi, sürdürülebilir enerji kaynaklarını kullanacağımızı ve toplumsal açılardan farkındalık yaratmaya çalışacağımızı, ziyarete gelen onlarca çocuğa bu konularda eğitim vereceğimizi ve toplumda da çevreye karşı farkındalık yaratmaya çalışacağımızı söylemek isterim.

Enes Örer:
Öncelikle Cumhuriyetimizin 100. yılında 3 başarılı kadınla aynı sohbette olmak gurur verici. Daha çok üretirken daha az atık üretme gibi birçok hassasiyetimiz oluştu. Ve biraz önce arkadaşlarımızın da bahsettiği gibi ne ürettiğinizden daha önemlisi katma değerli ürünler üretmek.
Ülkenin kendi kendine yetebilmesi için ilk önce insanın, ardından şirketlerin kendilerini yetebilmeleri gerekiyor. Ülke zaten bizlerden oluşuyor bu yüzden destek olmamız lazım. Çok daha fazla üretmek için her 3 yılda bir dünyanın en iyi teknolojik hatlarını kullanıyoruz. İnsanlar 19-20bin saatlik hatlarla çalışırken ben 50 bin saatlikle çalışıyorum. Daha çok üretirken daha çok borçlanıyoruz tabii. Üretimimizin belirli kıstasları var ama buna çok çabuk adapte olmamız gerekiyor. Atık toplama sistemimiz var, bunu geri dönüşüme sunma sistemimiz var. 2024'te depozite yönetim sistemi geliyor. Müthiş bir hazırlık var. Eğer kapasiteleriniz ekipleriniz doğru olmazsa resmen üretimi kesmeniz lazım beklemeniz lazım. 2024 1 Ocak'ta elinizdeki etiketlerle ambalajlarla baş başa kalırsınız ki bu durum Türk sanayisini cidden zorlar. Biz şu anda hazırız 1 Ocak'a. Biz buna 2022 Haziran'dan beri hazırlanıyoruz. Bu arada sanayiciler sayesinde daha da ileriye gideceğimize inanıyorum. İnanmaktan başka çaremiz yok ki böyle platformlara gelince inancımız artıyor. Ülke olarak biraz geriden başlamış olabiliriz dünyaya göre ama hızlı bir şekilde devam edeceğimizi biliyorum. Yeşil Mütabakat'a da daha fazla üretmeye de hazırız. Markalarımızı dünya çapında marka yapmaya da hazırız. Bu ülke daha büyük başarılara gebe.

2. PANEL: Dünyanın En Büyük Savaşı: Sürdürülebilirlik

Moderatörlüğünü Refleks Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Uluğtürkan’nın yaptığı Dünyanın En Büyük Savaşı: Sürdürülebilirlik isimli panelin konuşmacıları Reis Gıda Yönetim Kurulu Üyesi Işılay Reis, İTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Özer, Migros Meyve Sebze Pazarlama Direktörü Yener Arslan, İhbir Yönetim Kurulu Başkanı Kazım Taycı ve Yayla Agro Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Kemaloğlu oldu.

İTO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Özer:
Sürdürülebilirliğin en önemli kriterlerinden bir tanesi geleceğe taşıyabilmek. Bugünkü şartlarda tabii ki vahşi kapitalizmin de etken olduğu günümüzde, geleceği taşımaktan ziyade bugünü kazanmak üzerine kurgulu bir çok şey. İnsanoğlunun ürettiği ve yaşamını idame etmek için argümanlar elde ettiği şeylerden bahsediyorum. Bugün kazanıyorsanız akıllısınız, yaptığınız şeyleri geleceğe taşıma kaygısı en son süreçlerden bir tanesi. İnsan yaşamının sonraki nesillere aktarılabilmesi ve refah içinde yaşayabilmesi için %100 gerekli bir süreç sürdürülebilirlik. Ama bunun ne kadarı uygulanıyor onu analiz etmek gerek. Netice itibariyle bizim odadaki çalışmalarımızın tamamına yakını güvenilir kurallar çerçevesinde ve insani performanslar değerinde nasıl hayatımızı idame ettiririz, nasıl ticareti bu yönde evirebiliriz, nasıl yenilenebilir enerji ile sanayimizi düzenleyebiliriz konuları üzerine yoğunlaşıyoruz ve çalışmalar yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.

Migros Meyve-Sebze Pazarlama Direktörü Yener Arslan:
Biz Migros olarak sürdürülebilirlik alanındaki çalışmalarımızı iyi bir gelecek kapsama altında yapıyoruz. 4 başlıkta bunları toparlayabiliriz:İklim değişikliği ile ilgili çok yönlü mücadele, Sürdürülebilir tarım, Gıda israfıyla mücadele, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi.
Migros olarak Türkiye'nin en fazla meyve sebze alan perakende şirketiyiz, yıllık 500 tonun üzerinde meyve sebze satın alıyoruz. Bu satın alma süreci içerisinde sürdürülebilirlik ve tarımın devamlılığı çok önemli bizim için. Bunun yanında küçük üreticilerin desteklenmesi konusuna önemsiyoruz. Satın aldığımız ürünlerin %10'unu küçük üreticilerden ve kooperatiflerden alıyoruz. Onların ulusal pazarda yer almasını destekliyoruz, onlara bu anlamda ürünleri ürettikleri zaman karşılıklı olarak bize ürünü vermekle satmakla ilgili sıkıntılarını giderip onların küçük ürünlerini bir araya getirip ulusal pazarda satmayı amaçlıyoruz. Burada hepimiz sürdürülebilirlik, üretmek ve üretimden bahsediyoruz. Ürettiğimiz ürünün israf olmaması da ayrı bir konu. Migros olarak 2030'a kadar attıklarımızı %50 azaltmayı hedefliyoruz.

İHBİR Başkanı Kazım Taycı:
BM Gıda ve Tarım Örgütü raporlarına göre dünyada yıllık üretilen 4 milyar ton gıdanın sadece2.7 milyar tonu tüketilirken 1.3 milyar tonu çöpe atılıyor. Bunun finansal değeri de yaklaşık 1 trilyon dolar. Meyve ve sebzeler en yüksek oranda israf edilen gıda ürünleridir, zengin ülkelerin gıda israfı 222 milyar ton. Türkiye'de meyve ve sebzenin yaklaşık %25-30'u tüketiciye varamadan çöpe gidiyor. Gıda israfının %39'u üreticilerde, %5'i perakendecilerde, %14'ü yemek sektöründe ve %42'si evlerde gerçekleşiyor. Dolayısıyla burada Migros'un yapacağı faaliyetler ciddi anlamda önemli.
Paris Antlaşması'nın en önemli maddelerinden olan suyun doğru kullanımı konusunda önlemler alınmalı, doğru tarım ve doğru sulama noktasında önemli adımlar atmamız lazım.

Yayla Agro Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Kemaloğlu:
Dünyada 200'ün üzerinde ülke var ama bizim stratejik ürünler dediğimiz bakliyat gibi ürünler taş çatlasa 10 ülkenin elinde. Buğday dediğimiz ürünün %60 küsürünü 3 tane ülke elinde tutuyor, ticaretinde ise %50 küsürü 5 ülkenin elinde. Aynı zamanda uluslararası şirketlerin elinde. Negatif anlamda giden bir yön var, dolayısıyla toprağımızı, çiftçimizi, insanımızı, çevremizi ve doğamızı korumamız lazım.
Yayla Agro bir tarım şirketi, ben oranın bağımsız yönetim kurulu üyesiyim. Bu çerçevede işin sürdürülebilirliği anlamında öncelik üretim.Covid sürecinde gördüğümüz gibi Arap ülkeleri gibi dünyada tarım toprağı olmayan ülkeler, başka ülkelerde arazi edinmeye kiralamaya başladılar. Covid zamanında gördük ki dünyanın tedarik zinciri bozulunca başka ülkedeki toprağınız da bir işe yaramıyor. Dolayısıyla şunu da anladık ki en kıymetli toprak, sahip olduğunuz ve içinde bulunduğunuz topraktır.

Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı - Işılay Reis:
Dünyanın önde gelen otoriteleri ve uluslararası kuruluşlar yıllardır iklim değişikliğini önlemeyi, açlık ve yetersiz beslenmenin her biçimini engellemeyi hedefliyor. Ancak iklim değişikliği ile mücadele kapsamında verilen vaatler planlanan hedeflerin gerisinde kalıyor. Açlıkla mücadele eden kişi sayısı her geçen gün artıyor. Son verilere göre 735 milyon insan açlıkla karşı karşıya. Yaklaşık 3.1 milyar kişi yeterli gıdaya ulaşamadığı için ciddi düzeyde gıda güvensizliği yaşıyor. Ayrıca 2 milyar insan da temiz suya sürekli erişemiyor. Her yıl 11 milyon insan sağlıksız beslenme nedeniyle hayatını kaybediyor. Burada insanların yeterli gıdaya ulaşabilmesi ve sağlıklı yaşaması için daha verimli tarım, daha iyi çevre, daha iyi beslenme ve adaletli bir paylaşımın olması gerekir. İsmail Bey de üzerinde durdu, aç insanlar var ama neden var aslında bize yetecek kadar gıda var ancak adaletsiz bir paylaşım söz konusu. Hiçbir ülke insanlarını beslemek gibi yaşamsal bir konuyu bir diğer ülkeye ihale edemez. Her ülke kendini etkilendirmeden, kendi halkını etkilendirmeden ülkesinin gıda güvenliğini, gıda güvencesini sağlamakla yükümlüdür.

Workshoplar


Seyircilerin interaktif katılımıyla gerçekleştirilen iki workshop zirvenin gözdesi oldu. Workshopların ana mutfak sponsorluğunu Öztiryakiler Mutfak üstlendi.

1. Workshop: Atıksız Coğrafi İşaretli Reçeteler

Danet desteği ile gerçekleştirilen Atıksız Coğrafi İşaretli Reçeteler workshopunda reçete denemelerini Şef Tuna Aktan üstlenirken Danet Kalite Güvence Yöneticisi Furkan Sungur Uluçay, Gastronomi Yazarı Talip Bayram ve Gastronomi İçerik Geliştirici Gülçin Polat anlatımlarıyla etkinliğe renk kattı.

2.Gluten Free Karadeniz Mutfağı Reçeteleri

İstanbul Ticaret Borsası desteği ile düzenlenen diğer workshop ise Gluten Free Karadeniz Mutfağı reçeteleri oldu. İSTİB Meclis Üyesi Süleyman Tarakçı, Şef Tuna Aktan, Nalia Mutfak Koordinatörü Volkan ASLAN ve Nalia Yöresel Ürünler Sorumlusu Leyla Saki’nin hazırladığı mısır tatlısı, muhlama, turşu kavurma ve mısır ekmeği izleyicilerden tam not aldı.